Bir il ya da ilçedeki yıkımın boyutunu anayoldaki binaların durumundan anlayabiliyorsunuz. Hatay’dan sonra “Burası da gerçekten depremden büyük hasar almış” dedirten ikinci yer Adıyaman. Kent insanının daha muhafazakâr oluşu, kenti daha da kaderine terk edilmiş kılıyor. Tabii Adıyaman’ın tamamı öyle değil. Tek katlı bir kafeye girdiğimizde kafe sahibi sıcak biçimde karşılıyor. İnsanlar dayanılmaz hale gelen dertlerini anlatma güdüsüyle “Susayım da başım ağrımasın” ikileminde kalıyor.
Muhtemelen sonrasında “Daha ne olabilir ki? Olmayan bir şeyi söylemiyorum” hissiyatıyla konuşuyor. Adıyaman’daki kafede de aynısı oluyor.
‘OY VERDİM AMA OLMAZ’
Mekân sahibi giriyor konuya: “Sen Cumhuriyet’sin, ben AKP’liyim ama anlatayım; çünkü biz bir yıldır çözüm beklemekten artık bıktık. Yollarımız çok kötü durumda. Elektrik kesintileri fazla. Yaşam normale dönemedi. Ne zaman dönecek bilmiyoruz. Yetkililere ulaşıp derdimizi anlattığımızda ‘Halledeceğiz’ yanıtı alıyoruz ama lafta kalıyor. AKP’ye oy veren birisiyim ama böyle de olmaz.”
Sürekli hareket halinde olduğumuz ve ulaşım planları yaptığımız için bulunduğumuz şehir ve komşu şehirlerdeki otobüs ile uçak seferlerini takip ediyoruz. O sırada bir şey dikkatimizi çekiyor. Büyükşehir olmayan Adıyaman’daki uçak seferleri, büyükşehir olan Kahramanmaraş’a göre fazla. “Neden böyle” diye sorduğumuzda herkes aynı “Menzil”i işaret ediyor.